Muhammer ARSLANTÜRK ile Tecrübe Konuşuyor
Tecrübe konuşuyor etkinliğimizde; moderatörlüğünü Elizya Cansu ÜNSAL’ın üstlendiği Türk Kılavuz Kaptanlar Derneği 35. Yönetim Kurulu Başkanı Kılavuz Kaptan Muhammer ARSLANTÜRK bizlerle birlikteydi.
1992 yılında Yüksek Denizcilik Okulunu bitiren Kaptan Muhammer ARSLANTÜRK daha sonra deniz yolları işletmesinde görev aldı. 2000’li yıllarda kılavuz kaptan olarak göreve başladı. Şu anda aynı zamanda gönüllü denizcilik
Konuşmaya moderatör Elizya Cansu ÜNSAL’ın “Kılavuz kaptan nedir?” sorusuyla cevaplamaya başlayan, Kaptan Muhammer ARSLANTÜRK;
Hemen düşün kılavuz kaptan nerede görev yapıyor. Açık denizde görev yapmıyor. Güvenliğin, emniyetin ön planda olması gereken yerlerde görev yapıyor. Bir gemi kaptanı hiç tanımadığı bir kaptana gemiyi emanet ediyor. Kılavuz kaptan gemiyi çevreden, çevreyi ise gemiden korur. Kılavuz kaptan bir gemi kaptanın yaptığını 10-100-1000 kat daha çok yapmıştır. Artık oraları geçtiği yerleri ezberlemiştir. Ayrıca kılavuz kaptanın kısa sürede doğru karar verebilme yetisi çok önemlidir. Denizci pardon demez, diyemez çünkü ya malımızı ya da canımızı kaybederiz pardon deyince. Genel olarak kılavuz kaptan tecrübenin olgunluğudur.” İfadelerini kullandı.
“Kılavuz kaptanlığının avantaj ve dezavantajları nelerdir?” sorusuna ise;
“Her mesleğin olduğu gibi kılavuz kaptanlığın da zorluğu vardır. Tabi ki tecrübemizi icra ediyoruz, zor koşulları yenebilme adına yetişiyoruz.”
“Gemide Türk bayrağını temsil ediyorsunuz. Türkiye hakkındaki ilk izlenimi siz veriyorsunuz. Türk bayrağını temsil etmek beni gururlandırıyor.”
“Kılavuz kaptanlarda din, dil, ırk cinsiyet ayrımı olmaz. Biz tüm gemilere aynı yaklaşırız. Nasıl bir doktor hastasının ameliyat edeceği yerle ilgileniyorsa biz de öyleyiz. Dezavantajı ise kılavuz kaptanların gemiye transferi. Gemiye geçiş esnasında zorluklar çekiyoruz. Hatta transfer esnasında kaza geçirmiş bir kılavuz kaptanım. Motor ile gemi arasından denize düştüm. Kılavuz kaptan transfer eğitimi muhakkak olmalıdır. Bunu dernek olarak ön planda tuttuk, yeni yönetimde tutacaktır diye düşünüyorum. Gerekli eğitimler alınmalı ve yapılmalı.”
“Yakın bir tarihte Süveyş kanalına oturan Ever Given gemisi hakkında düşünceleriniz nelerdir, ne gibi önlemler alınabilirdi?”
Rahatsızlığım nedeniyle olayı çok yakından takip edemedim fazla detayını araştıramadım. Fakat gemi söylenene göre güneyden giriş yapmış. Burada çok yüksek, çok yüklü bir konteynır gemisinden bahsediyoruz. Tamamen havanın şiddetine tabii olan bir gemiyle kanaldan geçiş yapılıyor. Havanın, rüzgarın sert olduğu düşünülüp geminin başta kanala alınmaması gerekiyordu. Kanalın özellikleri, geminin draftı, kanalın genişliği düşünüldüğünde bu tür büyük gemilerin içeride kazaya sebep olabileceği düşünülüp ona göre hareket edilmelidir. Görüş kısıtlılığı meydana geldi, kum fırtınası oluştu. Bizde hatta dünya genelinde en doğrusu geminin ve çevrenin emniyeti esastır. Rüzgarın ve akıntının şiddeti azalana kadar gemi bekletilir. Emniyet önceliktir. Manevra elimizde bulunan kontrol edebildiğimiz güçlerle elimizde bulunmayan kontrol edemediğimiz güçleri yenme sanatıdır. Tecrübeli kılavuz kaptan bunu bilir. Dolayısıyla öncelikle kılavuz kaptan orada geminin girişini erteleyecekti. Ama oldu kurtarıldı Allah bundan sonra hiçbir meslektaşımıza hiçbir bölgede böyle kazalar göstermesin.
“Kendi ülkemizde mesleğimize değer verildiğini düşünüyor musunuz?”
“Biz nasıl bir memlekete sahibiz. Etrafımız denizlerle çevrili. Maviye sınırımız var bizim. Denizci bir millet miyiz? Hayır. Millet olarak denizi bilmiyoruz, deniz kültürümüz yok. Neden yok? Çık sokağa en yakınına sor, deniz deyince aklınıza ne geliyor diye sor, balık ya da plaj aklına gelir. Değer verilmiyor. Değer verilseydi yıpranma payı elinden alınmazdı. İyi denizci, uluslararası denizci yetiştirelim Türkiye’deki bu aktif, dinamik denizcileri Dünya denizciliğine ihraç edelim denseydi staj problemleri, staj gemi problemleri çözülürdü. Denizcilik sektörü bölük pörçük lisede ayrı bir ehliyet sistemi fakültede ayrı bir sistem var. Değer verilmiyor yıpranma olayı ayrı bir şey. Denizci kardeşlerim işsiz dururken yabancı uyruklu denizcilerin Türk bayraklı gemilerde çalışırken işsiz kalmamalı.”
“Okullarımız yeterli mi hayır değil. Staj bir bütündür staj akademik süreç içinde bir bütündür. Siz hangi okul olursa olsun bir öğrenci akademik yıl içinde her şeyini kontrol ediyorsun, bunlar bittikten sonra staj zamanı geliyor niye takip etmiyorsun sokağa salıyorsun. Bu çocuk staj buldu mu hangi armatöre gitti bilmiyorsun. Yazık bu gençlere hep kapıdalar. Ayrımcılıkta yapılıyor. Bu torpil sistemi de kaldırılmalı. 4 yıl okuyor bu çocuk stajı yapamadı, diplomasını alamadı bu çocuk yazık değil mi. Değer veriliyor mu hayır verilmiyor maalesef bu yüzden. Denizi ve denizciliği tanıtma adına hiçbir şey yapılmasa da mesleği tanıtma adına denizciliği de tanıtıyoruz aslında. İnsanlar karantinada dışarı çıkamıyor, 5-10 gün evde kalıyor dayanamıyor. Denizcinin kıymeti burada bilinsin 3 ay 5 ay bir demir yığının içinde bu insanlar yıpranma payı niye verilmiyor. Bu insanlar aylarca bir demir yığının içinde. Ben meslek hayatımda martılarla sohbet eden denizci gördüm. Bunlara yıpranmıyor diyemeyiz.”
Denizcilerin yıpranma hakkı üzerinden konuşmasına devam eden Kaptan Muhammer ARSLANTÜRK;
“2008 yılına kadar denizciler yıpranıyordu da 2008 yılından sonra daha iyi yaşama şartları oluştu da mı yıpranma payı geri alındı. Bunun sebebi nedir? O zaman geçmişte yıpranma hakkını niye verdiniz geri niye alıyorsunuz. Biz Kaptan Zafer ile 7 Deniz dergisinde bu konu ile güzel bir yazı yazdık bunu okumanızı tavsiye ediyorum. Bunu sadece bizler değil sendikalar ve federasyonlar gidin Ankara’ya siz bizden daha büyüksünüz. İnsanlar denizde deneyimlerini edinip erken emekli olup karada aileleri ile vakit geçirmeli. Siz kara çalışanı gibi düşünmeyeceksiniz denizcileri. Denizcilik çok farklı bir meslektir. Buna herkes, ulaşamaz herkes denizci olamaz. Soğukkanlılık, dirayet ister psikolojik güç ister. Doğa ile baş başasınız. Annenizin babanızın cenazesine gidemiyorsunuz, sevdiklerinizin iyi günlerinde yanında olamıyorsunuz. O gemide hiç 15-20 gün sallana sallana yaşadınız mı bir deprem oluyor da 2-3 saniye dayanamıyor insanlar. Denizci ne yapacak nereye atacak kendini. O mekanik demir yığının içinde 10-15 gün yaşıyor. Uyuyamıyor bir o yana bir bu yana savruluyor. Yıpranma payı hiç vakit kaybedilmeksiniz gelmeli. Dünyanın en zor 2. Mesleği bunu ben söylemiyorum. Tescil edilmiş bu. Siz niye vermiyorsunuz yıpranma payını sebep ne? Yok. Bir yasal statüye oturtulmalı. Bu bir problem. Yasal düzenleme insanları her zaman korur. En büyük problemlerimizden biri bu.
“Hakkımızı geri almak için nasıl bir yol izleyebiliriz biz öğrenciler için?”
“Gelecek sizlersiniz. Bizler sizlere ne öğrettiysek sizler onları götüreceksiniz. 1 memleket 2 bayrak 3 cumhuriyet 4 aile 5 meslek, tapacaksınız. Sosyal medya çok etkili dolayısıyla bizler sendika, odalar sivil toplum kuruluşlarımız, denizcilik sivil toplum kuruluşları hep bunun gündemimizde tutmalıyız. Kırmadan dökmeden kalp kırmadan gündemde tutmalıyız gerekirse Ankara’ya gideceğiz, ziyarette bulunacaksınız, durumları anlatacaksınız, zorunlulukları anlatacaksınız. Denizcilik bakanlığımız olsa çoktan hallolmuştu. Yani burada yapılacak şeyler fırsat bulduğumuz her platformda dile getirmektir. Her yere gidin sıkıntınızı dile getirin. Ziyaretler bir kutu tatlıyla kalmasın. Gidin oralarda öğrenciler sıkıntılarını, bu yıpranmalarını dile getirsinler. Ben yarın denizci olacağım bunlarla mı yola devam edeceğim deyin. Takdir ediyorum bu konuda öğrenciler çalışıyorlar. Her platforma dile getirmeye çalışın.”
Daha sonra birkaç anısını anlatan Kaptan Muhammer ARSLANTÜRK, moderatör Elizya Cansu ÜNSAL’ın “Yüksek denizcilik okulu sizin zamanlarınızda nasıldı?” sorusuna;
“Ben 1988 senesinde girdim. Okul o zamanlar deniz kuvvetlerine bağlıydı. Burayı öylesine yazmıştım. Askeri olduğu için intibah eğitimine aldılar. Askeri düzenle her şeyi yapıyorduk. Neyse ki okul 2. dönem İTÜ’ye bağlandı. Fakat geçiş dönemiydi hala gelenekler devam ediyordu. 1992 yılında mezuniyetimiz oldu. İyi ki de bu mesleği seçmişim İlk başlarda çok istememiştim. Şimdi her şeyimi bu mesleğe borçluyum. Bugün tekrar denizci olmak ister misiniz derseniz olmak isterim. Hatta oğlumu teşvik ediyorum fakat o istemiyor. Onun da kendi düşünceleri var tabii.”
“Kadın öğrencilerin olması denizciliğe ayrı bir renk kattı. Türk kadın denizcileri kutluyorum. Kadınların bu kadar zor bir mesleğini yapmış olmalarını göstermeleri, demek ki bazı şeyleri başarmak için fiziksel değil beyinsel güç önemli. Ben pozitif ayrımcılığa da karşıyım. Siz denizcisiniz cinsiyetiniz ön plana çıkmamalı. Siz vardiya zabitisin, gemi kaptanısın bitti.” İfadelerini kullandı.
Ve son olarak moderatör Elizya Cansu teşekkürlerini ileterek, İTÜ DENARK Kulüp Başkanı Mert GÜVERCİNOĞLU’nun teşekkür mesajını okuyarak, karşılıklı teşekkürler ile yayını sonlandırdı.
İÇERİK DETAYLARI
- İçerik Adı: Muhammer ARSLANTÜRK ile Tecrübe Konuşuyor
- Etiketler:
- Kategorisi: Etkinlikler
- Yazan ve Tarih: 31 Mart 2021